
İslam'da Anne Baba Hakkı
İslam’da Anne-Baba Hakkı
Sevgili Medyum Recep Kaplan Ziyaretcileri Hangi mevkide hangi makamda olursak olalım ne kadar zengin ve şöhretli olursak olalım eğer Anne Babamızın Duasını almadıysak onların gönlünü hoş tutmadıysak Anne Baba hakkına riyaet etmediğimiz müddetçe ne Dünya'da nede Ahirette huzura mutluluğa kavuşamayız. Anne Baba hakkı ile ilgili Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim'de birçok Ayet yine Resulullah Efendimiz (S.A.V.)in bir çok Hadisi Şerifi mevcuttur.
İslam’a göre varlık vesilemiz ve velinimetimiz olan anne-babalarımızın üzerimizdeki hakkı nedir? İslam'da anne ve baba hakkının önemi nedir? Anne ve babalarımıza karşı nasıl davranmalıyız?
Kul hakları içinde en mühim olanı ana-baba hakkıdır. Allah ve Resulü’ne itaatten sonra ana-babaya itaat gelir. Çünkü anne ve babalarımız varlık sebebimiz ve velinimetimizdir. Maddi ve manevi hayatımızı inşa eden müstesna fazilet abideleridir. Bir anne yüreği ve kucağı, çocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem bir dershanedir. Aile yuvası, çocuğun istikbalini şekillendiren ilk eğitim müessesesidir. Dolayısıyla anne ve babaların evlatları üzerindeki hakları sayıya gelmeyecek kadar çoktur.
Faziletli anne-babalar, evlatlar için büyük bir rahmet ve berekettir. Saliha anne, ilahi kudretin insanoğluna lutfettiği bir rahmet kucağı, ailede saadet kaynağı, huzur ve safa ışığı, aile fertlerinin şefkat pınarıdır. Rabbimizin, er-Rahman ve er-Rahim esmasının dünyadaki müstesna ve mutena bir tecelligahıdır.
Bizleri önce bir müddet karnında, sonra kollarında ve ölünceye kadar da kalplerinde taşıyan annelerimize gösterilecek sevgi ve saygıya ortak olabilecek başka bir varlık yaratılmamıştır. Ev tanzimi ve evlat terbiyesini omuzlarına alan anneler, cidden engin bir muhabbete, derin bir saygıya ve ömürlük bir teşekküre layıktırlar.
Bir anne ruhunda biriken o engin şefkatin sınırlarını tayin edebilecek bir ölçü var mıdır? Yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş, uyumamış uyutmuş... Hayatın fırtınalarında bizlere bir toz konmasın diye bütün varlığını seferber etmiş olan anne ve babaların haklarını ödeyebilmek mümkün müdür? Mevlana Hazretleri ne güzel ifade eder:
Anne hakkına dikkat et Onu başında tac et Zira anneler doğum sancısı çekmeselerdi, çocuklar dünyaya gelmeye yol bulamazlardı.
Kuran-ı Kerim’de Anne-Baba Hakkı İle İlgili Ayetler
Cenab-ı Hak, kendi haklarından sonra anne-babaya iyi ve güzel davranmayı ilk sırada zikrederek şöyle emreder:
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. İsra Suresi 23. Ayet
Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster diyerek dua et. İsra Suresi 24. Ayet
Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere iyi davranın... Nisa Suresi 36. Ayet
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını vasiyet ettik! Çünkü anası, onu nice sıkıntılara katlanarak (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için:) Önce Bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır. Lokman Suresi 14.Ayet
Anne Baba Hakkı İle İlgili Hadisler
Cenab-ı Hak, kendi rızasını ana-babanın rızasına bağlamıştır. Bu hakikati Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle haber verirler:
Allah Teala’nın rızası, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teala’nın gazabı da anne ve babayı öfkelendirmek suretiyle celbedilir. (Tirmizi, Birr, 3/1899)
Hz. Peygamber’in şu duası bir mü’min için ne büyük bir müjdedir:
Ana-babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teala onun ömrünü ziyadeleştirsin! (Heysemi, VIII, 137)
Ebeveynin evlatları üzerindeki hakları o kadar çoktur ki, bunları ödemek pek zor, hatta imkansızdır. Hadis-i şerifte buna şöyle bir teşbihle dikkat çekilmektedir:
Hiçbir evlat, babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp azad ederse, babalık hakkını (ancak o zaman) ödemiş olur. (Müslim, İtk, 25; Ebu Davud, Edeb, 119-120; Tirmizi, Birr, 8/1906)
Bu sebeple, Allah rızası için herhangi bir hayır ve iyilik yapılacaksa, evvela ana-babanın düşünülmesi icab eder. Sonra da en yakından uzağa doğru diğer insanlar... Ayet-i kerimede şöyle buyrulur:
Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah, yapacağınız her hayrı bilir. Bakara Suresi 215. Ayet
Çocuklar, ana-babalarına karşı hürmet, itaat ve gerekli hizmetlerle mükelleftirler. Eğer farklı yerlerde ya da muhtelif şehirlerde yaşıyorlarsa, ana-babalarını ziyaret edip gönüllerini almalı, dualarını istemelidirler. Onlara hizmet etmek, güzel söz söyleyip ikramda bulunmak, bilhassa yaşlandıkları zaman evlatların en büyük vefa borcudur. Yüce Rabbimiz, onlara karşı en ufak bir memnuniyetsizlik göstermeye bile müsaade etmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı «öf» bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle. Onlara rahmet ve tevazu kanatlarını ger ve; «Rabbim! Onlar beni küçükken (merhametle) yetiştirdikleri gibi Sen de onlara merhamet eyle!» de! İsra Suresi 23,24. Ayetler
Anne Baba Cennete Girmeye En Büyük Vesile
Anne babaya hizmette bulunmak, çok faziletli bir amel-i salihtir. Bu fırsatı değerlendiremeyen kimseler, büyük bir kayıp içindedirler. Nitekim Hz. Peygamber, mühim bir ikaz ve ihtar mahiyetinde şöyle buyurmuştur:
Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun! (Müslim, Birr, 9, 10)
Kendisine sayılamayacak kadar çok iyilik yapmış olan anne-babanın hakkına riayet etmeyen bir kimsenin, diğer insanların haklarını gözetmesi elbette düşünülemez. Dolayısıyla anne-babasına hayırlı bir evlat olamayan kişilerin, büyük bir ahlaki zaaf taşıdıkları muhakkaktır.
Anne Baba Duası
Ana-babanın duası makbuldür. Onların hayır dualarını almaya gayret edilmeli, beddualarından da sakınılmalıdır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyurmuşlardır:
Makbul olduğunda şüphe bulunmayan üç dua vardır:
Babanın çocuğuna duası; misafirin duası; mazlumun duası. (Ebu Davud, Vitr 29/1536; Tirmizi, Birr 7/1905, Deavat 47; İbn-i Mace, Dua 11)
Babanın oğluna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir. (Süyuti, II, 12/4199)
Annenin duası ise babanınkinden daha tesirlidir. Bu yüzden hadis-i şerifte zikredilme ihtiyacı hissedilmemiştir. Bu durumda anne-babaya asi olmanın büyük günahların başında yer alacağı hususunda şüphe yoktur.
Anne-Babaya İtaatsizlik Büyük Günahlardandır
Nüfey bin Haris (r.a.) şöyle rivayet eder:
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) bir gün:
Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?» diye üç defa sordu. Biz de:
Evet, ya Resulallah!» dedik. Resul-i Ekrem Efendimiz:
Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek! buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;
İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak! buyurdu.
Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, daha fazla üzülmesini istemediğimiz için, keşke sükut buyursalar da yorulmasalar, diye arzu ettik. (Buhari, Şehadat 10, Edeb 6, İsti’zan 35, İstitabe 1; Müslim, İman 143)
Bazı rivayetlerde, kıyamet gününde Allah Teala’nın anne ve babasına itaatsizlik eden kimselerin yüzlerine bakmayacağı haber verilmektedir.
İyilik Yapan İyilik Görür
Kişi, anne-babasına nasıl muamele ederse evlatlarından da aynı muameleyi görür. Hz. Peygamber:
Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler… (Hakim, IV, 170/7258) buyurarak bu hakikate işaret etmiştir. Ebeveynlerine karşı kötülük yapan ve kırıcı davrananların, nihayette kendi evlatları tarafından aynı muameleye tabi tutulduğu, çok sık rastlanan ibret manzaralarındandır.
Osmanlı’da Anne-Babaya Hürmet
İnsanlar, gerek ana-babalarına gerekse diğer insanlara karşı muamelelerinde İslam’ın koyduğu edeb ve nezaket kaidelere tabi olurlarsa, son derece huzurlu ve gıpta edilmeye layık bir toplum meydana gelir. Nitekim Fransız müellif Brayer, Osmanlı toplumunda müşahede ettiği fazilet tablolarını, bazı kıyaslar yaparak şöyle ifade eder:
Osmanlı’da çocuklar, yetişip kemal yaşına geldikleri zaman, anne ve babalarının yanında bulunmakla iftihar ederler. Anne-babaları küçükken kendilerine nasıl şefkat gösterdilerse, çocuklar da aynı şekilde mukabele etmekle bahtiyar olurlar. Oysa diğer memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. Maddi menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe münakaşa ederler. Hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları halde onları sefalete yakın bir hayat içinde bırakırlar. Kendilerine en çok ihtiyaçları olduğu bir devrede anne-babalarına karşı adeta yabancılaşırlar.
En İyi Davranılması Gereken Kişiler
Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır:
Bir şahıs, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’a gelerek:
Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.):
Annen! buyurdu. O sahabi:
Ondan sonra kimdir? diye sordu. Efendimiz:
Annen buyurdu. Sahabi tekrar:
Ondan sonra kim gelir? diye sordu. Allah Resulü yine:
Annen buyurdu. Sahabi tekrar:
Sonra kim gelir? diye sorunca Resul-i Ekrem bu sefer:
Baban cevabını verdi. (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1)
Diğer bir rivayete göre o şahıs:
Ey Allah’ın Resulü! Kendisine en iyi davranılması gereken kimdir? diye sordu. Resul-i Ekrem:
Annen, sonra annen, daha sonra yine annen, sonra baban, sonra da sana en yakın olan akraban. buyurdu. (Müslim, Birr 2)
Allah’ın En Beğendiği Amel
Abdullah bin Mesut (r.a.) şöyle demiştir:
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) e
Allah’ın en çok beğendiği amel hangisidir? diye sordum.
Vaktinde kılınan namazdır. diye cevap verdi.
Sonra hangi ibadet gelir? dedim.
Anne ve babaya iyilik ve itaat etmek. buyurdu.
Daha sonra hangisi gelir? diye sordum.
Allah yolunda cihad etmek. buyurdu. (Buhari, Mevakit 5, Cihad 1; Müslim, İman 137-139)
Babanın Önünde Yürüme
Hazret-i Ayşe şöyle nakleder:
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’a bir kişi geldi. Yanında da yaşlı bir zat vardı. Allah Resulü:
Ey filan! Yanındaki kimdir? diye sordu. O kişi:
Babamdır. cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu ikazda bulundu:
Onun önünde yürüme, ondan evvel oturma, onu ismiyle çağırma ve ona hakaret ettirme (Heysemi, VIII, 137)
Bir kimse başkasının babasına hakaret eder veya kötü davranırsa, o da aynıyla mukabele eder. Böylece evlat, kendi babasına hakaret ettirmiş ve kötülük etmiş olur.
Anne Babana İyi Bak
Bir sahabi, Hz. Peygamber’e gelerek:
Hicret ve cihad etmek üzere Sana bey’at ediyorum. Bunların sevabını Allah’tan dilerim. dedi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.):
Anne ve babandan hayatta olan var mı? diye sordu. O zat:
Evet, her ikisi de hayatta. dedi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.):
Allah’tan sevap kazanmak istiyorsun değil mi? diye sordu. Sahabi:
Evet. deyince Allah Resulü:
(O halde) ana ve babanın yanına dön. Onlara iyi bak! buyurdu. (Buhari, Cihad 138, Edeb 3; Müslim, Birr 6)
Anne Babandan İzin İste
Ashab-ı Kiram’dan bir zat, Yemen’den hicret ederek Medine-i Münevvere’ye Efendimiz’in huzuruna gelmiş ve cihada katılmak üzere ondan izin istemişti. Allah Resulü ile aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Yemen’de kimsen var mı?
Anam-babam var, ya Rasulallah
Onlar sana izin verdiler mi?
Hayır, vermediler.
Haydi Yemen’e git; onlardan izin iste! İzin verirlerse gel, cihad et! Vermezlerse, anneni-babanı memnun etmeye çalış! (Ebu Davud, Cihad, 31/2530)
Hicret ederken bile anne ve babanın iznini ve rızasını almak gerekir. Vaktiyle bir sahabi, Allah Resulü’nün huzuruna geldi ve:
Ana ve babamı geride ağlar durumda bıraktım ve hicret etmek üzere sana bey’at etmeye geldim. dedi. Efendimiz bu zata şu manidar cevabı verdi:
Hemen onların yanına dön! Onları ağlattığın gibi yüzlerini tekrar güldür! (Ebu Davud, Cihad, 31/2528; Nesai, Bey`at, 10)
Hicret ve nafile cihad için bile ana-babadan izin almak şart koşulduğuna göre, diğer işlerde onların iznini almak daha evladır.
Peygamberimizin Süt Babasına Hürmeti
Hz. Peygamber bir gün otururken sütbabası çıkageldi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) hürmeten elbisesinin bir kısmını yere serdi ve onu üzerine oturttu. Az sonra sütannesi geldi. Efendimiz onun için de elbisenin diğer tarafını serdi, o da elbisenin üzerine oturdu. Biraz sonra süt-oğlan kardeşi geldi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) onun için de ayağa kalktı ve onu da önüne oturttu. (Ebu Davud, Edeb, 119-120/5145)
Allah Resulü, süt akrabalarının hatırı için Huneyn’de alınan esirlerden kendi hissesine düşenleri serbest bırakmış, Ashab-ı Kiram da aynı faziletten nasib alabilmek için gönül rızası ile:
Bizler de esirlerimizi Allah’ın Resulü’ne hibe eyledik! demişlerdir.[4] Böylece o gün altı bin esir, dünyevi hiçbir karşılık alınmadan serbest bırakılmıştır.
İslam’a Girmemiş Anne-Babaya Hürmet
Hazret-i Ebubekir’in kızı Esma (r.a.) şöyle anlatır:
İslam’a girmemiş olan annem, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) zamanında yanıma gelmişti. Allah Resulü’nün fikrini öğrenmek için:
Annem, beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim? diye sordum. Efendimiz:
Evet, annene iyi davran! buyurdu. (Buhari, Hibe 29, Edeb 8; Müslim, Zekat 50)
Peygamberimize Annelik Yapan Fatma Binti Esed
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın mübarek hayatı, akrabalarına ve diğer insanlara karşı nice vefakarlık numuneleriyle doludur:
Hazret-i Ali’nin annesi Fatıma binti Esed (r.a.), gençlik yıllarında Hazret-i Peygamber’e öz annesiymiş gibi hizmet etmişti. Bu saliha kadın vefat ettiği zaman Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), cenazenin yanına gelmiş, başucuna oturmuş ve onun fedakarane hizmetine Hak katında şahitlik ederek şöyle buyurmuştur:
Ey annem! Allah sana rahmet eylesin. Sen, benim öz annemden sonra annemdin. Kendin aç kalır beni doyururdun, kendin giymez beni giydirirdin, kendini güzel yiyeceklerden mahrum bırakarak bana yedirirdin ve bunları yaparken Allah’ın rızasını ve ahiret yurdunu arzu ederdin.
Sonra Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), cenazenin üç kere yıkanmasını emir buyurdu. Sıra, içinde kafur denen güzel kokunun bulunduğu suya gelince Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), bu suyu onun üzerine kendi eliyle döktü. Sonra kendi gömleğini çıkarıp ona giydirdi. Cenaze bu gömlek üzerinden kefenlendi.
Kabir açılıp sıra cenazenin konulacağı lahdin (yani mezarın dip kenarındaki oyuğun) hazırlanmasına gelince, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.), onu bizzat kendisi kazdı ve toprağını kendi elleriyle çıkardı. Bu işi bitirdikten sonra orada bir müddet yan üstü uzandı ve şöyle buyurdu:
Dirilten ve öldüren, Allah’tır. O, hiç ölmeyen diridir. (Allah’ım!) Annem Fatıma bint-i Esed’e mağfiret eyle! Ona hüccetini (kelime-i tevhid’i) telkin eyle ve girdiği yeri (kabrini) ona genişlet. Peygamber’inin ve benden önceki peygamberlerinin hakkı için (duamı kabul eyle). Şüphe yok ki Sen, merhametlilerin en merhametlisisin…
Sonra Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) cenaze için dört tekbir getirdi, ardından da Hazret-i Abbas ve Ebubekir ile birlikte bizzat kendisi cenazeyi kabre koydular. (Taberani, Kebir, XXIV, 351-2; Ya’kubi, II, 14; İbn-i Abdilber, IV, 1891)
Annesine Karşı İyi Davranmanın Mükafatı
Hazret-i Ayşe şöyle anlatır:
Bir gün Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyurdu:
Uyumuştum, kendimi cennette gördüm. Bir kimsenin sesini işittim, Kur’an okuyordu.
Bu kimdir? diye sordum.
Bu, Harise bin Numan’dır. dediler.
Bunu anlatan Efendimiz, sözlerine şöyle devam etti:
İyilik işte böyle olur, iyilik işte böyle olur
Rivayetin sonunda, Harise’yi (r.a.) bu mertebeye yükselten meziyetinin, annesine çok iyi davranması olduğu beyan edilerek, O, annesine karşı en iyi davranan bir sahabi idi. denilmektedir. (Ahmed, VI, 151-152; Hakim, IV, 167)
Anne Adına İnfak Etmek
İbn-i Abbas (r.a.) anlatır:
Sa’d bin Ubade’nin (r.a.) annesi vefat etmişti. O, Peygamber Efendimiz’e gelerek:
Ey Allah’ın Resûlü! Yanında bulunmadığım bir sırada annem vefat etti. Onun adına sadaka versem kendisine bir faydası dokunur mu?” diye sordu. Allah Resûlü:
Evet.” buyurunca, Sa’d (r.a.):
Ey Allah’ın Resûlü! Siz de şahid olunuz ki meyve bahçemi annem adına tasadduk ediyorum.” dedi. (Buhari, Vesaya, 15)
Anne-Baba Öldükten Sonra Onlar Adına İyilik
Malik bin Rebia (r.a.) şöyle der:
Birgün biz Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın huzurunda otururken Selimeoğulları’ndan bir adam çıkageldi ve:
Ya Resulallah Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu. Allah Resulü şöyle buyurdu:
Evet, onlara dua ve istiğfarda bulunursun, vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun. (Ebu Davud, Edeb, 119-120/5142; İbn-i Mace, Edeb, 2)
Ebu Hüreyre’nin (r.a.) Annesine Olan Hürmeti
Ebu Hüreyre (r.a.) Zülhuleyfe’de otururdu. Annesi bir evde kendisi de başka bir evde ikamet ederdi. Evinden çıkıp gideceği zaman annesinin kapısında durup şöyle seslenirdi:
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey anneciğim! Annesi:
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun yavrum! karşılığını verirdi. Sonra Ebu Hüreyre:
Beni küçükken şefkatle büyütüp yetiştirdiğin gibi Allah da sana merhamet eylesin! derdi. Annesi de:
Bana yaşlılığımda iyilik ve ihsanda bulunduğun gibi Allah da sana merhamet eylesin, seni hayırla mükafatlandırsın ve senden razı olsun! cevabını verirdi.
Ebu Hüreyre evine döndüğü zaman da aynı şeyleri yapardı. (Buhari, el-Edebü’l-Müfred, no: 12, 14)
En Makbul İyilik
Abdullah bin Dinar der ki:
Bedevilerden biri Abdullah bin Ömer’le Mekke yolunda karşılaştı. Abdullah bin Ömer ona selam verdi; kendi bindiği merkebe onu bindirdi ve başındaki sarığı da ona verdi. Biz İbn-i Ömer’e:
Allah sana iyilik versin! Bu adam bedevilerden biri. Onlar aza kanaat ederler. deyince bize şunları söyledi:
Bu zatın babası, babam Ömer’in (r.a.) dostuydu. Ben Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın şöyle buyurduğunu işittim:
En makbul iyilik, baba dostunun ailesini koruyup gözetmektir.
Abdullah bin Dinar’ın İbn-i Ömer’den bir başka rivayeti de şöyledir:
Bir defasında İbn-i Ömer, Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı. Deveye binmekten usandığı zaman üzerinde istirahat edeceği bir merkebiyle, başına sardığı bir de sarığı vardı. Birgün İbn-i Ömer eşeğin üzerinde dinlenirken bir bedeviye rastladı. Ona:
Sen falan oğlu falan değil misin? diye sordu. O şahıs:
Evet. deyince eşeği ona verdi ve:
Buna bin! dedi. Sarığı da ona uzatarak;
Bunu da başına sar! dedi. Arkadaşlarından biri İbn-i Ömer’e:
Allah seni affetsin. Üzerinde dinlendiğin eşek ile başına sardığın sarığı şu bedeviye boşuna verdin! deyince İbn-i Ömer şunları söyledi:
Ben Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’ı;
İyiliklerin en değerlisi, insanın babası öldükten sonra, baba dostunun ailesini kollayıp gözetmesidir. buyururken işittim. Bu adamın babası, babam Hazret-i Ömer’in dostuydu. (Müslim, Birr, 11-13; Ebu Davud, Edeb, 120; Tirmizi, Birr, 5)
Annem Duymasın
Büyük Veli İmam-ı Azam, Bağdad zindanlarında zulmün acı kırbaçları altında erirken:
Aman bu halimi anneciğim duymasın; mahvolur! Ben onun üzülmesine dayanamam!.. diyerek, bir anne muhabbetinin müşahhas misalini vermiştir.
Şah-I Nakşibend Hazretlerinin Annesine Olan Hürmeti
Maneviyat yolunun büyüklerinden ve yüce mürşidlerimizden Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin bir vasiyet niteliğindeki şu nasihati, yüksek bir İslam ahlakını gözler önüne sermektedir. Hazret-i Pir buyuruyor ki:
Bizim kabrimizi ziyarete gelenler, önce validemizin kabrini ziyaret etsinler!
Nitekim bugün, Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin kabrini ziyarete gidenler, önce annesinin kabrini ziyaret etmektedirler.
Abdurrahman Cami (k.s.) da anne muhabbetiyle alakalı olarak:
Ben annemi nasıl sevmem ki; o beni bir müddet cisminde, uzun bir zaman kucağında, ölünceye kadar da kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır. Ona hürmetsizlik göstermekten daha kötü bir şey bilmiyorum!.. derdi.
İmandan Sonra En Önemli İş
Velhasıl, insan üzerindeki anne-baba hakkı, ölçüye gelmeyecek derecede büyük ve ehemmiyetlidir. İmandan sonra yapılacak en mühim iş, anne-babanın hizmetini görerek onları memnun etmektir. Şirk koşmayı ve günah işlemeyi emretmedikleri müddetçe onlara itaat edip isyankar olmamaktır.
Cennetin yolu anne-babanın rızasından geçer. Cenab-ı Hak cenneti saliha annelerin ayakları altına sermiş, babayı da cennetin orta kapısı kılmıştır. Artık dileyen onları memnun etsin, dileyen de kırıp incitsin.
Hepimize Anne Babasına layık evlatlar olmamızı Anne Baba Duası alıp iki cihanda huzur muhabbet mutluluk bulmamızı temenni ediyorum.
Selam ve Dua ile
Cenab-i Allah'a Emanet Olunuz..